Sessizliği bir vahşi çığlık gibi hengameye boğan, söylendiği yerde muhatabına çarptığı zaman bomba etkisi yapan tesirli kelimeler. Kendimizden bir parça bulduğumuz o kelimeler yok mu? Bizi bizden alan, çalan ya da bizi kendimize getiren. Ne çok şey borçluyuz o kelimelere öyle değil mi?
Kendimize söz geçiremediğimiz, dilimizi tutamadığımız zamanlarda harf harf dizilen yazdığımız kelimeler. Sonu gelmez haykırışlarımızın tercümanı olan şekil yığınları mıdır sadece? Ne çok görev veriyoruz onlara iletişimimizin vazgeçilmez unsurları olarak. Her harfin üzerine yüklenen mananın yoğunluğu içimizin yorgunluğuna denk düşüyor. Muhatapları okuyor mudur, okuduğunda anlıyorlar mıdır orası tam bir meçhul. Kendisine hitap edilenin haberinin olmaması ya da umursanmaması söyleyeni ya da yazanı için ne kadar üzüntü vericidir. Öyle olsa da anlaşılmayı beklemeden yığınlar haline dönüşen kelimelerden çıkmıyor mu bütün kitaplar ve dev külliyatlar?
Kelime kelime güftelenip bestelenen aşk duygularının, sevdaya dair sözlerin, her duyguya ait yoğunlukların derinliğini ifade eden sıra sıra dizilmiş düzenli bir dışa vurum aracıdırlar. Hayatı algılamaya, maksada ulaşmaya, kırmak istediğinizi kırmaya, sevmek istediğinizi sevmeye, yakınlaşmak ya da uzaklaşmak istediklerinize ait maksatların en kestirme bahanesi, sözcüsü, görevlisidir kelimelerimiz. Kimisinde gür, kimisinde fısıltılı ama her zaman dinamik bir yapıdadırlar. Bazen de kalbimizi tuz buz eden o kelimecikler değil midir?
İşte edebiyat böyle doğuyor. Yazarlar bunlarla büyüyor. Yazılar böyle oluşuyor ve iletişim böyle kazanılıyor. Değişim ise kelimelerden başlıyor. Yabancılaşma yahut yabancılıktan kurtulmanın anahtarı değil midir kelimelerimiz? Bazen delip geçen, bazen sevip geçen kelimeler, oluşturmuyor mu hayatımızın dönüm noktalarını? Kesişme anlarımızı veya kırılma zamanlarımızı. Bize ve çevremize biçim verme veya ayar yapma görevini kelimeler aracılığı ile uygulamaya koymuyor muyuz? Nasıl birisi olduğumuzu, kendimizi göstermeye çalıştığımız varlığımızı kelimelerle servis etmiyor muyuz muhataplarımıza?
Edebiyatın vazgeçilmezi kelimeler. Anlaşmanın ve anlaşmazlığın en kestirme köprüsü. Kendimizi ifade biçimimiz, edebiyat içinde sunuşumuz. Yazı içinde hayatı okuma ve okutma. Duyguları dudaklardan yayma, zayıflıklarımızı kontrol edememektir kelimeler. Bizi en iyi kelimelerimiz ele verir. Toplayan kelimeler, dağıtan kelimeler, yarım kalan kelimeler, bir kelimeye muhtaç olan duygular. Duygulardan gücünü alan kelimeler. Hepsi insan hayatıyla iç içe olmuş. Hayatımızın tüm gelgitleri kelimelerde manasını buluyor. Herkes çoğunlukla kelimelerle dokunuyor insana, tabiata, eşyaya, çevreye ve yüce yaratıcımıza! Ya kelimeler olmasaydı? Çatlardık galiba…
Ağzınızdan bal damlayan, konuşulduğunda bir işe yarayan ve gönüller yapan kelimeleri ruhlara tesir ederek söyleyebilmenizi diliyorum.
Yorum yazarak Haber37 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber37 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber37 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber37 değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Haber37 Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Haber37 hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Haber37 editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Haber37 değil haberi geçen ajanstır.