AŞURA (Tatların Ahengi)
Değerli okur kardeşim, geçen hafta paylaşmıştık, Muharrem ayının gelişi ve hicreti.( Peygamber Efendimiz (sav)’in Mekke’den Medine’ye hicretini başlangıç olarak kabul eden ve Hz. Ömer zamanında uygulanmaya başlayan Hicrî Takvim’in ilk ayıdır.)
Muharrem ayı denince akla gelen bir diğer terim de aşuradır. Muharrem ayının 10. günü Aşure Günü’dür. Arapça aşeradan (10) gelir. Aşure Günü’nün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu, Fecr Suresi’nin ikinci âyeti olan “On geceye yemin olsun” ifadesinin tefsirlerinden öğrenmekteyiz. Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem Ayı’nın ilk on gecesi olduğu, bazı müfessirlere göre de zilhiccenin ilk on günü olduğu beyan edilmektedir.
Kıymetli okur kardeşim, Muharrem ayında yapmamız gereken nedir? Bu sorunun cevabını Rasulullah (s.a.v.) veriyor. Hadis-i Şerifte rivayet edildiğine göre Bir zat Peygamberimiz (sav)’e geldi ve sordu: “Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?” Muharrem ayı cevabını aldı. Yine başka bir hadisi şerifte Peygamberimiz (sav): “Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Ve O’nda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tövbesini kabul etmiş ve o gün başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu. Peygamberimiz (sav) Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu? Yahudiler: “Bugün Allah’ın Musa (as)’ı düşmanlarından kurtardığı ve Firavun’u boğduğu gündür ve Hz. Musa (as) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler. Bunun üzerine Rasûlullah (sav) de: “Biz, Musa (as)’ın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. Efendimiz (sav) de Aşûre orucunu Muharrem’in ya 9.-10. veya 10.-11. ya da 9.-10.-11. günleri tutulmasını tavsiye etti.
Muharrem ayında birçok hadise meydana geldi. Hz. Âdem (a.s.) tevbesinin kabul edilmesi, Hz. Nuh (a.s.) gemisinin tufandan kurtulması, Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından çıkması, Hz. İbrahim (a.s.) Nemrut’un hazırlattığı ateşte yanmaması, Hz. Hüseyinin (r.a.) şehid edilmesi…
Muharrem denilince akla gelen ilk olay “Kerbela Olayı”dır. Kerbela, hangi görüşte olursa olsun her Müslümanın yüreğinde derin yaralar açan bir olaydır. Kerbela denilince ilk akla gelen Hz. Hüseyin (ra)’ın zulme ve zalime karşı dik duruşu ve sonucu ne olursa olsun mazlumun yanında yer almasıdır.
Milli Şair Mehmet Akif ERSOY’un dediği gibi: Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Diyebilmektir, aşura!
Kerbela; Ne yas ne de kutlama günüdür. Kerbela; Hz. Hüseyin (ra)’ı tanıma, hayatını ve ortaya koyduğu değerleri öğrenme günüdür. Kerbela; Hz. Hüseyin (ra)’ı Peygamber Efendimiz (sav)’in torunu olduğu için sevme ve onun da örnek aldığı gibi dedesi Efendimiz (sav)’i örnek alma günüdür. Hatırdan çıkarılmamalıdır ki Hz. Hüseyin (ra), hayatı boyunca İslam’ın birliği için mücadele etmiştir. O’nu sevenlere düşen görev ise, Hz. Hüseyin (ra)’a olan sevgilerini ayrışmaya değil birliğe, bölünmeye değil beraberliğe ve bütünlüğe vesile yapmalarıdır. Çünkü sevginin göstergesi, sevdiğini örnek alıp tâbî olmak ve onun seveceği şeyleri yapmaktır. Aşûre; Çoklukta birlik düşüncesinin yaşatılmasıdır. Aşûre; Farklılıkları zenginlik olarak görme sanatıdır. Aşûre; Bir bütünü meydana getirirken kendi benliğini de koruyabilmektir. Aşûre; Bir olan Hakîkate götüren farklı yolları kabullenmenin güzelliğidir. Aşûre; Farklı dil, din, ırk, mezhep, meşrep ve kültürlerin bir arada yaşayabileceğinin en güzel tezahürüdür. Allah’a emanet olun.