Gitmeler ve kalmalar, insanoğlunun hayat çizgisinde sürekli tekrarladığı bir serüvendir. Hep bir yerlerden geliyor ve hep bir yerlere gidiyoruz. Ancak, esas olan gidip geldiğimiz yerlerde bıraktığımız izler değil midir? Kimi gittiğimiz yerlerden ayrılsak da oralarda kalıyor bir yanımız. Bazen de dönerken bir şeyleri veya birilerini alıp getiriyoruz ya da götürüyoruz yanımızda. Şayet kaderimiz ise; gitmek kadar dönmek de vardır sılaya. Gitmek en son gidilen o uzun yolculuk değilse şayet, sevdiklerimizle ve gidip dönmesini beklediklerimizle daha çok görüşeceğiz demektir çeşitli vesilelerle…
Geleceğe dair umudun düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun, her veda da buruktur ayrılıklar. Hangi türde, hangi duyguda ve ne kadar ayrılık yaşanırsa yaşansın farklı olmayacaktır veda zamanları. Mazi hep hatırdadır zira. Yüreğin burkulmasına sebep, özlemlerin dindiği ve hasretlerin yok olduğu zamanların en diri haliyle halen hafızalarda varlığını sürdürmesidir. Ekmek kavgası öncelikli kaygımız olup ilk defa gurbete giderken, büyük acıdır ayrılık. Bayramlar bitip sıladan gurbete dönerken, hüzünlüdür ayrılık. Nişanlılar ve sevdalılar her kavuşmanın ardından el sallarken hasret yüklü ve kaygılıdır ayrılık. Kısa da olsa kavuşmalar, hiç yoktan iyidir, lakin sonu ayrılık değil midir yine de? Zamanın etki sahası, özlemin miktarına göre hiç dinmez bu kısacık kavuşmalarla yaşanan özlemler. Ayrılmak istemesek de hayat gerçeğiyle karşı karşıyayızdır her kavuşmanın ardından. Vakit veda vakti olduğunda ayrılıklar kaçınılmaz olur en gerçekçi haliyle. Güzel temennilerle ve sımsıkı sarılmalarla hissedersiniz ayrılıkların yürek çarpıntısını. Duygular gizlenir, gözler kaçırılır ve hareketler hızlanır, biran evvel ayrılmak için. Çünkü duyguların aşikâr olması ve mahremiyetin özel alanına girilmesi muhtemeldir ayrılığın ağır yükü omuzlara düştüğünde.
Bazen de öfkelidir ayrılıklar. Fikir ayrılıkları, duygu kırılmaları, vefasızlıklar ve acı sözler sebeptir öfkeli ayrılıklara. Bir de tartışarak ayrılanlar vardır. Kırıp, dökerek, yakarak ve yıkarak. İnsan iyi iken iyidir de “alacası içinde olan insanın ne yapacağı bilinmez” demiş büyüklerimiz. İnsanın iyiliğinin ispatı asıl, olumsuzluklar karşısında takındığı tavırdan belli olur. Başlardaki iyilik gibi sonunu da iyi bitirmek, iyi ve düzgün insanın sıfatıdır. Her ne olursa olsun ayrılık demek, bir bakıma bütün yaşanmışlıkları mazinin küllerine terk etmek demektir. Geçmişi güzel olan bir yaşanmışlığın finalinin de güzel yapılması gerekmez mi? Böylesi aynı zamanda vefanın, saygının ve sevginin de bir gereğidir. Öyle ise birliktelikler kadar ayrılıklar da son derece önemsenmelidir. Hayatın ne getireceği bilinmez. Kırıp dökerek, yakıp yıkarak, sırt dönüp giderken yapılan vedasız ayrılıkların ardından hayat, size yeniden gözyaşı ile pişmanlıklar armağan edebilir.
Ayrılıklara alışmamanız ve gidenlere muhtaç olmamanız dileğiyle.